AA20 | Söz Büyüdür
Sözcüklerin günlük hayatta hep gözardı ettiğimiz güçleri üzerine bir sohbet.
Söz Büyüdür
Eve yorgun argın gelen bir kadın, biraz dinlenmek istiyor. Başı çatlıyor, tüm gün kafası şişmiş. O sırada küçük kızı evin içinde koltukların üstünde zıplayıp dans ediyor, yüksek sesle şarkı söylüyor.
Kadın gürültüye dayanamayıp “keser misin sesini, başım çatlıyor, şu çirkin sesinle şarkı söylemeyi bırak” diye çocuğa bağırıyor.
Dakikalık bir sinirle, bir tahammülsüzlükle ve yüksek bir sesle sarf edilen bu “çirkin ses” sözcüğü, bir çıpa olarak küçük kızın kafasına yerleşiyor ve sesi gerçekte güzel de olsa, sesini artık çirkin olarak kabul ediyor.
Çünkü küçük kız, onu büyüten, yüksek bağlılık ve güven hissettiği kişiden, yani fikirlerini ve kararlarını önemsediği annesinden duyduğu bu “çirkin ses” sözcüğüyle ister istemez bir anlaşma yaptı ve artık onu doğru kabul etti.
Böylece:
Artık şarkı söylemekten çekinmeye başladı, şarkı söylemeyi bıraktı. Okulda dahil olduğu korodan çıktı. Şarkılara eşlik etmemeye başladı. Sosyal bir ortamını kaybetti, arkadaşlarından uzaklaştı, içine kapandı.
Artık sesinin, kendini sevdirebilmesi ve kabul ettirebilmesi için önünde bir engel olduğuna inanıyor. Çünkü annesinen göre, sesi kötü.
Bu küçük kız sonra büyüdü ve genç kız oldu ama sesi güzel olmasına rağmen bir daha şarkı söylemedi. Tek bir söz büyüsü onun hayatını derinden etkiledi.
Sinirle ve düşüncesizce söylenmiş bu söz onun birçok kompleks edinmesine yol açtı. Hayatını ve yeteneklerini kısıtladı, çeşitli alternatif hayatların kendisi için kapanmasına yol açtı.
Ve üstelik, bu söz büyüsü, ona, onu çok seven birisi tarafından yapıldı: kendi annesi
Söz Çıpadır
Yukarıdaki örnekte gördüğünüz gibi, günlük hayatta üzerinde düşünmeden sarf ettiğimiz her bir sözcüğün karşı taraf için önemi tahmin ettiğimizden daha büyük olabiliyor.
Aynı şekilde, bizim de duygusal olarak boşlukta hissettiğimiz, güçsüz düştüğümüz zamanlarda bize sarf edilen sözcükler de beynimize bazı çıpalar yerleştirebiliyor.
Kendinizi kötü, güçsüz ve zayıf hissettiğiniz bir zamanda, güvendiğiniz bir kişiden “bu yaptığın aptallık, bu kadar aptal olduğuna inanamıyorum” cümlesi duyduğunuzda, o anki (muhtemelen geçici) zayıflığınızın da sağladığı zeminle, “ben gerçekten aptalım herhalde” diye düşünmeye başlıyorsunuz.
İşte, böylece, hiç beklemediğiniz bir anda, bir aptallık çıpasına yakalanıyorsunuz.
Artık beyniniz, yaptığınız her bir aksiyonun zayıf tarafını, hatalı tarafını yakalayıp size “şu yaptığıma bak, bu kadar aptal olduğuma inanamıyorum” dedirtecek.
Artık öyle şeyler yapmaya başlayacaksınız ki, aptal olduğunuza gerçekten inanır hale geleceksiniz.
En nihayetinde, insan zihni, sürekli söz tohumlarının ekildiği verimli bir toprak gibidir. Eğer ona iyi sözler ekerseniz, iyi tohumlar büyür ve hayatınızı olumlu yönde etkiler. Kötü sözler ekerseniz, kötü tohumlar hayatınızı kısıtlar, daraltır, moralinizi bozar ve sizi zayıflatır.
Yani, kendinizi hem diğerlerine sürekli güzel söz tohumları serpiştirmek için, hem de size sarf edilen kötü tohumları filtreleyip içeri almamak için geliştirmeniz gerekir.
Nihayetinde, biz konuşabiliyoruz. Dünyada başka hangi hayvan konuşabilir? Söz insan olarak sahip olduğumuz en büyük araçtır. Mutlaka iyi kullanmalı.
Not: yukarıdaki karalamalar Don Miguel Ruiz’in Dört Anlaşma kitabından alınan notların kendi fikirlerimle birleştirilmesi sonucu ortaya çıkmıştır.
Seninle paylaştığım bu içeriği sevdiysen, rastgele üç aklımın akışı bültenini aşağıya bırakıyorum.
Bazı hatırlatmalar:
Bu bülteni Substack uygulamasından okuyan var mı? Varsa burada bültende yazdıklarımdan bir tartışma ortamı yaratabiliriz.
Çocuk eğitimindeki en önemli konulardan biri. Benim de başımdan geçen benzer bir hikaye var.
İlkokul sıralarında arka sıradan saçımı çeken arkadaşımı öğretmene sikayet etmek istemiştim. Öğretmenime durumu izah ettiğimde bana verdiği cevap: "Sen ona bir şey yapmış olmalısın ki o da senin saçını çekmiş" olmuştu. Yıllarca haklı olduğum en basit konularda bile kimseye şikayette bulunamadım. Hatayı önce kendimde aramam, hatta suçlunun ben olduğum öğretildi bu ufacık söz öbeğiyle. Arka sıradakinin bir sadist-psikopat olduğu o yılarda belli olsa da.