AA66 | Bakış Açısı Ya İlaçtır Ya Zehir
Bir şeye problem dersen, problem olur. Bir şeye çözüm dersen, çözüm olur. Hangisini seçeceğin, tüm hayatını değiştirir.
Biraz Sohbet:
Herkese merhaba, Aklımın Akışı okuyucuları.
2 haftalık zorunlu bir aradan sonra, yine beraberiz. Tekrarı yaşanmasın, hep beraber, her Cumartesi burada buluşalım.
Esasen, bu haftayı da pas geçip, diğer hafta bomba gibi gelecektim, ancak zincirin bu kadar uzun süre birleştirilmemesi sürdürülebilirlik açısından daha derin yaralar açtığı için, bir şekilde, iyi kötü, mükemmel veya değil, zor veya kolay ama bir şekilde, Aklımın Akışı’nın 66. sayısını hazırlayıp, sizlere göndermeyi bir görev bildim.
Başlamadan önce, Epsilon Yayınevinin YouTube kanalına konuk olduğum ve ikinci kitabımı anlattığım videomu izlemek ister misin? Buradan lütfen. (Sevdiysen yorum bırakmayı da unutma :) )
Bakış Açısı İlaçtır ya da Zehirdir
Biraz derin mevzulara girelim.
Mevzuların iyi veya kötü olarak etiketlenebileceğini ve bunun bizim hayatımızın geleceği ve başarısı için çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Bizim bu mevzulara bakışımız, onları algılayış şeklimiz bu mevzuları bizim için engel haline getiriyor veya işleri kolaylaştırıyor.
Herhangi bir gelişmeyi, herhangi bir mevzuyu eğer "uğraşılması çok zor bir şey" olarak etiketlersek, o mevzu bizim için artık bir engeldir.
Ancak bu mevzuya "ben bu mevzudan nasıl yararlanabilirim" diye bakarsak, o mevzu bizim için artık bir fırsattır.
Bir örnek vereyim,
Rockefeller, dünyanın en zengin adamlarından biri olmadan önce sade bir muhasebeci ve yatırımcıydı.
Sonra, 1857 paniği geldi, bu yıllarda çok büyük bir ekonomik kriz ve buhran yaşandı. Çoğu kişi bu dönemde panikledi ve büyük finansal hatalar yaptı. Ellerindeki hisse senetlerini sattılar, işletmelerini kapattılar vesaire.
Ancak Rockefeller bu dönemi bir fırsat olarak gördü ve duygulara ve paniğe yenik düşmek yerine, hisse senetleri piyasasını yakından izlemeye başladı.
Kulaktan dolma bilgilere önem vermedi, spekülasyon ve manipülasyonları dinlemedi ve geleceğin petrol endüstrisinde olduğunu gözlemledi. Yatırımlarını ona göre yaptı.
Yalnızca 20 yıl içerisinde, yani takvim 1877 yılını gösterdiğinde, ABD'deki petrol endüstrisinin %90'ını Rockefeller kontrol ediyordu.
Hiçbir Kriz Ziyan Edilmemelidir
Yukarıdaki cümle Winston Churchill’in cümlesi. Churchill, her krizin, oluşturduğu şartlar gereği geleceğe yönelik çok büyük fırsatlar barındırdığını savunuyor.
Her krizin, aynı boyutta bir fırsatla geldiğini ben de düşünüyorum.
Dahası bunu yaşadım.
COVID’i hatırlayın. Bu salgının etkisiyle Türk Hava Yolları 12 liralara kadar düşmüştü, şimdi kaç lira?
Petrol eksi fiyattan işlem görüyordu, yani “elimdeki varilleri alın yeter ki, size üstüne para veririm” deniyordu kağıt üzerinde. Şimdi ne kadar?
Petrolün Fiyatı Tarihi Bir Fırsat mıdır? isimli yazımı mutlaka okuyun, tarihine bakın, o tarihteki fiyatına bakın ve şimdiki fiyatıyla karşılaştırın.
Rockefeller örneğinde, 1857 krizine iki farklı bakış açısı var. Bir tanesi krizi engel, sorun, sıkıntı olarak görüyor ve içine kapanıyor. Hisselerini satıyor, işletmelerini kapatıyor, bilgiye kapanıyor.
Bir diğeri ise bu dönemi fırsat olarak görüyor ve çok ucuz fiyatlanan hisse senetlerini alıyor.
Olay şu, sen bir mevzuya, bir gelişmeye engel olarak mı, geliştirici bir fırsat olarak mı bakıyorsun?
Tüm Problemlerin Çözümü
Bir başka örnekle, mevzuyu daha da somutlaştıralım.
İş bulma stresinden herkes müzdariptir. Bunun fiziksel ve duygusal yükü çok fazladır. Kişi eğer bu süreci bir engel olarak alırsa, fiziksel ve duygusal yükünü abartır ve bunalıma girerse, bu süreç gözünde büyür ve artık çok büyük bir engel olur.
Bu yeni duygusal durum, kişiyi o aradığı harika işi bulmak konusunda geride tutan bir engel haline gelir.
Ancak, kişi bu süreci mesela ileride bulacağı o harika işe doğru giden yolun bir parçası olarak görürse, süreç normalleşir. Özgüven sarsılmaz. Güçlenir.
Bu kişinin mülakatlarını da etkiler, IK yöneticileri iş için doğru, istekli, hevesli adayı bulmak isterler. Özgüveni yüksek bir mülakat kişiye o işi aldırabilir. Tam tersi, kişi böyle hissetmezse, ölü gibi, hevessiz ve özgüvensiz olursa, o işi almak mümkün olmaz.
Yani, mesela sen iş arıyorsan ve doğru bir “zihindeysen”, aslında sen IK yöneticisinin probleminin çözümüsün.
Çünkü o, ilgili işe en kısa sürede bir aday bulup sonraki işe geçmek istiyor.
Bir problemi var, o problem bu doğru adayı bulma problemi.
Sen bu problemin çözümü olmalısın. Öyle yaklaşmalısın mevzuya.
Eğer bu bakış açısını kendine ve sürece yerleştirirsen, özgüvenin yüksek olur, mülakatta da konuya böyle yaklaşırsın.
Böylece IK’nın ihtiyacıyla senin çözümün birleşir, hem IK kendi hedefini tamamlar, hem sen işi almış olursun.
Biraz Müzik:
Bu şarkıyı lise yıllarında sayısızca dinlemiş, bayağıdır unutmuştum.
Bu hafta yakın bir dostumla oturmuş bir şeyler içerken, arkadan bu çalmaya başladı mekanda.
Film şeridi gibi geçti tüm geçmişim gözlerimin önünden.
Ne denilebilir ki, çok büyük bir sanatçıydı Cem baba.
Bir çiviyi çakar gibi, vura vura günlere, dört nala gidiyoruz, bizi bekleyen yere. Halimize şükran mı isyan mı etmeli, bütün ömür bir rüyaysa uyanıp, kalkmamalı mı?
Biraz Kitap:
Peyami Safa’dan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu kitabını bitirdim, Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde kitabında başladım.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşundan şöyle bir alıntı bırakmak istiyorum, acıların annelerle paylaşılmaması konusunda:
Felâketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir, fakat annelerle değil, annelerle değil. Annelere anlatılan kederler taksim değil, zarbedilmiş olur: Çocuklarının felâketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstırapları çocuklarına fazlasıyle iade ederler; böylece keder anadan çocuga ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür.
Biraz Ben:
Üçüncü kitabımın çalışmalarına başladım. Mayıs gibi piyasaya çıkmasını planlıyorum. Trading Psikolojisi üzerine Türkçe’de yayınlanmış ilk kitap olacak.
YouTube kanalımı aktif olarak Şubat ayında yayına almayı planlıyorum. Abone olmadıysanız şuradan olun lütfen.
Epsilon Yayınevi’nin kanalına ikinci kitabımın tanıtımı için konuk oldum. Beni izlemek için buraya tıklayın lütfen.
Bu haftalık benden bu kadar.
Tüm destekleriniz için teşekkür ederim.
Her zamanki gibi, sizden iki şey isteyeceğim.
Bu bülteni bugün, şimdi, en az 3 farklı arkadaşınıza, aile üyenize, iş arkadaşınıza mail yoluyla iletebilir misiniz? Hem onlar yararlanır, hem de ben yeni aboneler kazanırım.
Yorumlarınız beni mutlu ediyor, üşenmezseniz fikirlerinizi aşağıdaki butona basarak benimle paylaşabilir misiniz?
Kararlar sonucu, sonuca bakış açımız hayatımızı belirler. Yanlış karar almış olabiliriz, ama yanlış bakış açısıyla yanlış sonuca devam etmekte var bakış açımızı değiştirerek yanlış kararın sonucunu değiştirmekte.
Elinize sağlık selamlar.
İstanbul’un bu karbonmonoksitli havasında bir tatlı esinti gibi geldi bu yazı. 💐