AA52 | Basit Yaşamayı Unutturulduk mu?
Hayatın bize dayatılan kısmına bir reddiye denemesi ve bazı diğer şeyler.
Biraz Sohbet:
Hep bir hayatın tahmin edilemezliği övülüyor, peki ya bir hayatın tahmin edilebilirliğinin verdiği huzuru konuşan yok mu?
Hep bir heyecan, hep bir çılgınlık, hep bir kabına sığamama el üstünde tutuluyor, peki ya sakince, belli rutinler halinde, insandan ve eşyadan eksilerek yaşamanın verdiği dinginliği konuşan yok mu?
Hep aykırılık, lafı gediğine koyma, dobralık sivriltiliyor, peki ya umursamamanın, kendi kabuğuna çekilmenin, kimseyle muhatap olmamanın verdiği mutluluğu konuşan yok mu?
Dikkat ederseniz, hep bizim için daha önceden hazırlanmış, şekillenmiş, herkese uygulanabilir, çoğaltılabilir düşünce ve davranış kalıplarıyla yaşıyoruz veya oraya itiliyoruz.
Hep kendimizi aşmamız, hep hayatımıza heyecan katmamız, hep daha fazlası için uğraşmamız salık veriliyor.
Bunlar elbet güzel şeyler, ancak ya kişiye uygun değilse?
Ya kişi bu önceden tasarlanmış düşünce ve davranış kalıplarında kendini mutsuz hissediyorsa?
Bunu keşfetmek yine kişinin kendi görevi, kendi çabası. Belki de bu dünyanın kişi açısından en önemli çabası bu hatta.
Kişi yine ancak ve ancak içine dönüp, hiçbir şey yapmadan öylece durarak, kendini medite ederek, iç düşüncesine ulaşarak bunun doğru cevabını verecek.
Ancak insan da zaten en çok bundan kaçmaya teşne, çünkü Thomas Edison’un da dediği gibi, “insanoğlunun o düşünmek denen asıl işten kaçmak için yapmayacağı şey yoktur”
Gerçekten de öyle.
Kişi ya hayatın yoğun akışında kayboluyor ve düşünmeye bile fırsat bulamıyor, ya da her boş zamanında kendini bilerek ve isteyerek uyuşturuyor.
Böylece doğru cevaba bir türlü ulaşamıyor ve muhtemelen kendine göre tasarlanmamış bir hayatı, başkalarının hayatını yaşıyor, ömür öylece geçiyor.
Epikuros’un bununla ilgili güzel bir sözü var, şöyle diyor:
Sahip olmadığınızı arzulayarak, sahip olduklarınızı mahvetmeyin.
Ancak sorun burada değil, sorun daha da derinde.
Sorun şu ki, kişi en başta, neye sahip olduğunu bile bilmiyor.
Sen sakin, rutin, sade bir yaşamdan mı hoşlanıyorsun? Yoksa sürekli kendini gerçekleştiren ve daha iyisine koşturan, heyecanlı, dolu bir yaşam mı seni mutlu ediyor?
Biri, diğerinden daha eksik, daha ayıp veya daha gösterişsiz değil. Eğer böyle düşünüyorsan, tam da modern yaşamın istediği düşünme şekline gelmişsin demektir.
Halbuki öyle bir şey yok.
Doğru, kişiye özel.
Kişi eğer rutinde, basitlikte, insandan ve eşyadan eksilerek, bir sonraki adımını hep tasarlayarak, sürprize yer vermeden yaşamayı seviyorsa, onun doğrusu odur. Sadelikle dolu öngörülebilir bir günlük yaşam hem ödüllendirici hem de tatmin edici olabilir.
Ancak tek doğru o değildir.
O zaman, kişinin bu hayatta en büyük hedefi, kendi doğrularını bulmaktır.
Friedrich Nietzsche, buna “transformation of values” diyor. Yani “değerlerin dönüştürülmesi”.
Hayatın her alanında, daha önceden kabul edilmiş ve nesilden nesile aktarılmış her doğru, her değer tekrar düşünülmeli, sorgulanmalı, gerekiyorsa yıkılmalı ve yeniden inşa edilmeli.
Bu, Nietzsche’nin “übermensch”ine, yani “üstün insanına” giden en önemli yol.
Herkesin kendi übermensch’ine ulaşması dileğiyle dostlar.
Biraz Film:
Perfect Days(2023)
Birden herkes Perfect Days konuşmaya başladı sosyal medya’da. Sosyal Medya garip bir yer, bu filmteki gibi aslında, kendine yapılan eleştirileri yüceltir, ama eleştirilen şekilde de yaşamaya devam eder.
Kim bilir, belki bu satırları yazan ben de öyleyim. Kolay değil teknolojik ve sosyal kazanımlardan vazgeçip sakin, rutin, sade bir yaşama dönmek.
Her neyse, dayanamadım izledim Perfect Days’i.
İçerisindeki sakinliği, içerisindeki rutini, hayattan ve insandan eksilmeyi, bahse konu hayatın öngörülebilirliğini, sürprizlere yer olmayışını çok sevdim.
Hep diyorum, rutin bir insanın en büyük sığınağıdır çünkü orada sürpriz yoktur. Sürprizin olmadığı yerde kaygı da, korku da, tedirginlik de yoktur.
Hayatın bir sonraki aşamasının ne olacağını bilmek çok büyük bir huzurdur.
Sıkılır mısın? Belki.
Ancak sıkılmak da kişiye özel tanımı olan bir şeydir.
Bir savaş pilotunun sıkılmasıyla, bir otobüs şoförünün sıkılması aynı değildir.
Dolayısıyla, sıkılmaya da kişinin kendi penceresinden bakmak gerekir.
Filmin başrolü Hirayama sıkılıyor mu filmde? Sanmıyorum.
Her sabah evinden dışarı çıkıp gökyüzüne baktığında yüzünde çok büyük bir minnet ve mutluluk gülümsemesi görüyorum.
Her sabah içtiği kahveden her sabah aldığı tadı almak onu mutlu ediyor. Eski şarkıları binlerce kez tekrar dinlemekten keyif alıyor.
Rutini bozulunca mutsuz oluyor, keyifsizleşiyor.
Rutin bir iç huzur sağlayarak, dış dünyayla iletişimini de olumluyor. Ağaçların fotoğrafını çekiyor, parkta oturup çevreye bakarak sandvicini yiyor, bonzai topluyor, kitap okuyor, müzik dinliyor.
Özetle, durup çiçekleri koklayacak ve o kokuyu gerçekten anlayacak bir iç huzura ulaşıyor.
Bilerek, isteyerek, tasarlayarak yapıyor bunu.
Bu filmi mutlaka izleyin.
Biraz Kitap:
Milyar Dolarlık Hikayeler - S. Cem Çiloğlu
Bu hafta bu kitabı okumaya başladım, bitirmedim ama eli kulağında, bitecek.
Şu ana kadar okuduğum haliyle, kitabı çok sevdiğimi söyleyebilirim. Finans dünyasına, özellikle Trading tarafına meraklı olan herkese kitabı gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.
Sevgili Cem Çiloğlu, kitabın aralarına bolca hap bilgi de yerleştirmiş, böylece kitabı okurken bilmediğiniz yerlerde hem kitaptan kopmuyorsunuz, hem de yeni terimler öğreniyorsunuz.
Çok iyi.
Biraz Müzik:
Kötü Adam - Feridun Düzağaç
Feridun Düzağaç diye bir adam vardı, unutuldu gitti. Kimse de sormadı ki “nerede bu adam?”
Hatırlamak lazım. Hatta, unutmamak lazım.
Güzel şarkılar besteleyen, nadide, değerli bir adamdı.
Şimdi yeni şarkısı çıkmış, Kötü Adam adında. Bir kulak verdim, hoşuma gitti, çalışırken, koştururken, yaşarken arkada çalsın derim. Siz de dinleyin.
Biraz Ben:
Geçen hafta buraya, kısıtlı bir topluluğa duyurduğum FIRSATLAR bölümü çok beğenildi, takdirle karşılandı. Umarım bu bölümü yeni markalarla, yeni hizmetlerle ve yeni ürünlerle geliştireceğiz. İlginize teşekkürler.
FIRSATLAR neydi? en basit haliyle, finansal piyasalarda sürekli kullandığınız ücretli üyeliklerin ve aboneliklerin size daha uygun fiyata mal olması için kurduğumuz bir sistem. Bir baksanız iyi olur, iyi indirimler ve iyi iskontolar mevcut.
Merakla beklediğim ilk kitabım “15 Örnekle Açıklamalı Teknik Analiz”, muhtemelen Haziran başı gibi raflarda yerini alacak.
Bu hafta Borsanın İzinden’e eklediğim yazılar şöyle:
Destek ve Direnç Seviyesi Nedir?
Bunlar bilinen konular ama, yine de bir göz atmakta yarar var.
Bu bültenin Substack giderlerine destek atmak istiyorsanız, şuradan lütfen.
Aklımın Akışı bülteninin 52. sayısının sonuna geldik.
Tüm desteğin için teşekkürler. Eğer bu bülteni sevdiysen LIKE’lamayı ve aşağıdaki butona basarak yorum yazmayı unutma.
Aklımın Akışı’nın önceki 51 bültenini okumak istersen, şurayı ziyaret edebilirsin.
Eğer Trading ile profesyonel olarak ilgilenmek istiyorsan, Atölyemizi ziyaret edebilir, profesyonel eğitimlerime göz atabilirsin. Tıkla!
Borsanın İzinden BLOG’ta da onlarca yazı/ders/tecrübe paylaşımı ücretsiz bir şekilde seni bekliyor, ziyaret etmek için Tıkla!
Sosyal Medya hesaplarımı takip et: Borsanın İzinden / İbrahim Babadağı Instagram
YouTube kanalıma abone ol: Borsanın İzinden YouTube
Bunlar ve geri kalan tüm linkler, derli toplu şekilde şurada, TIKLA!
Haftaya görüşmek üzere.
genelde rutin bir hayatımız vardı tatile çıkacağımız zaman bile nerede duracağız nerede yemek yiyeceğiz hepsini önceden planlardık sürpizlerle karşılaşmayalım diye. rutin iyidir hatta benim biyolojik saatim bile bellidir kaçta yatacağım kaçta kalkacağım ve diğer rutin diğer şeyler :) hayatta bir tek plansız bir iş yaptım onunda etkisini bir şekilde hayatımdan çıkartmaya ve eski huzurlu küçük çekirdek dünyamıza dönmeye gayret ediyoruz. rutin ve sadelik iyidir kimi buna karşı çıkıp konfor alanından çıkmalısın diyor ama biz içinde huzurlu ve mutluyuz gerisi önemli değil...teşekkürler İbrahim bey tekrardan bunun değerini hatırlattığınız için.
Sadelik ile gelen rutinleri yaşamak, hayatın basit ve anlamlı taraflarını görerek yaşamak güzeldir. öte yandan bunun bişeylerden kaçış olabileceğini en çok da kendimizden kaçmamızı sağladığını da unutmamak gerekir diye düşünüyorum. Sevdiğin kadını başka adamla görünce dağılmanın, rutin dışı gelişmelerde ne yapacağını bilememenin bu seçimin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Hayatta Aynı fiziksel evrimler gibi duygusal evrimlerin de var olduğunu düşünüyorum. Hayatınızda Sadece; Barış, sakinlik, Huzur, uzlaşmacı gibi iyi duygulara yer verip kaygı, mücadele, yüzleşme, affetme, nefret etme, kavga etme vb duyguları barındırmazsanız bu duygular kaybolup gider ve ihtiyacınız olduğunda bulamazsınız. Tıpkı kahramanın sevdiği kadını başka adamla görünce çareyi kaçmakta bulduğu gibi.