AA51 | Aptal Kutusundan Kurtulmak Mümkün mü?
Televizyonla olan toksik ilişkimizi kendi lehimize çevirmek.
Biraz Sohbet:
Televizyonun Hayatıma Girişi
İzmir - Karşıyaka’da, Cumhuriyet Mahallesi denilen bir mahallede, babamlar Sivas’tan İzmir’e ilk göç ettiklerinde belediyeden kiraladıkları gecekondu tarzı müstakil, bahçeli, 2+1 bir evde dünyaya gelmişim, 1984’te.
Neredeyse 10 yaşına kadar o evde büyüdüm.
O evle ilgili hatırladığım onlarca anı arasında, hiç unutamadığım şey, evde neredeyse hiç kapanmayan tüplü televizyondu.
TRT, Magic Box, Interstar ve sonradan eklenen çeşitli özel kanallar. Hiç bitmeyen programlar. Magazin, spor, ekonomi, siyaset, filmler.
O televizyonun kapandığını hiç hatırlamam.
Ben de daha ilk günler, her çocuk gibi o büyülü kutunun kontrolü altına girdim.
Sabah erkenden kalkıp, bizimkiler uyanmadan çizgi film izlerdim.
Bizimkiler hiç uyanmasın isterdim.
Büyüdüm, bir sürü yeni eve taşındık, o TV hep bizle geldi, yenilendi, büyüdü, teknolojisi gelişti, ama hiç kapanmadı.
Hala çoğu kişi için, bir evin “ev” olarak hissedilmesinin eşiği televizyondur.
Televizyonun Hayatımdan Çıkışı
2013 yılında evlendim, eve internet bağlatmak için bir firmayı aradım, firma bana internet ve televizyon paketini beraber sattıklarını anlattı, paketin avantajlarını sayarken onlarca kanal, onlarca film, onlarca spor, siyaset, ekonomi programı, durdurulabilir ve geriye sarılabilir tv yayınlarından bahsetti.
“Ben televizyon paketi istemiyorum” dedim.
“Evinizde televizyon yok mu?” diye sordu karşıdaki kişi.
“Var” dedim.
“E ne yapacaksınız o televizyonu?” diye sorup, beni ikna etmeye çalıştı.
Eşimle biz, bize sunulan, önceden programlanmış, sürekli akışta olan, hiç kapanmayan, artık bir zaman sonra gürültüye dönüşen, beyin yıkayan, moral bozan toksik bir kutu değil, sadece kendi istediğimiz şeyleri, istediğimiz zaman büyük bir ekranda izleme imkanı sunan bir TV istiyorduk.
Öyle de yaptık.
O gün bugündür, evde herhangi bir uydu bağlantısı, herhangi bir karasal yayın, herhangi bir televizyon kanalı yok.
Star, Show TV, Kanal D, NTV vesaire.
En son ne zaman izledim hiç hatırlamıyorum.
Televizyonumuz sadece bizim istediğimiz içerikleri, biz istediğimiz zaman bize sunuyor.
Bizi tutup Türkiye’nin sorunlu gündemine, aşk cinayetlerine, şiddete, dolandırıcılığa, riyakarlığa, toplumun raydan çıkmışlığına sokup sokup çıkarmıyor.
Kafamız o kadar rahat ki.
Yani?
Yanisi şu,
Şu anki güncel televizyon kanallarına maruz kalmanın çok büyük bir zaman kaybı olduğunu düşünüyorum. TV beyni yavaşlatan, bizi uyuşturan, daha düşük kriterlere tamah etmemizin zeminini hazırlayan bir zehirli kutu.
Altını çizmek lazım, “ekrandan kopun” demiyorum, “ekranın kontrolsüz akışından kopun” diyorum.
Televizyonu sadece kendi istediğiniz içerikleri, istediğiniz zaman izlemek için kullanın.
Gerisini komple kapatın derim.
Çok fark edecek.
Biraz Film:
Beef (2023)
Hep film olmaz, bu sefer de bir dizi önereyim size.
Geçtiğimiz haftalarda bitirdik evde. Çok keyif aldık.
İki farklı hayatın gündelik hayatta olabilecek en ilginç bir şekilde kesişmesi ve sonrasında gelişen olaylar.
Asya-Amerika kültürünün tüm detayları, alternatif hayatlar, çıkar çatışmaları, beklenmedik olaylar, sahte hayatlar, zorunlu kabullenmeler.
Bir çırpıda keyifle bitirebileceğiniz bir içerik.
Biraz Kitap:
Kambur - Şule Gürbüz
Bazı kitaplar vardır ki, o kitabı içerisindeki sadece tek bir cümle için okumuşsundur. O cümleye o kitapta denk gelebilmek için belki tüm kitabı bitirmen gerekir, ama o cümle öyle bir vurucudur ki, kitapta aklınızda başka hiçbir şey kalmasa bile, “iyi ki okumuşum” dersiniz.
Şule Gürbüz’ün Kambur kitabı benim için böyle bir kitap.
Sadece şu cümleyle karşılaşmak bile, bu kitabı benim için çok önemli bir kitap yapıyor:
Yaşamdaki en büyük başarı, seçip ayıklayıp pek az şey bırakmaktır. Asıl önemli olan, asıl başarı sayılabilecek olan, sevip yaptıklarınız değil, belirli bir bilinçle kaldırıp attıklarınız, sizi meşgul etmesine izin vermediklerinizdir.
Biraz Müzik:
Üç - Ogün Sanlısoy
Bu hafta müzik değil, komple bir albüm tavsiye edeceğim size.
Rock ve Metal müzik ile 2000’li yılların başlarında tanıştım. İlk etapta Türk Rock&Metal camiasıyla başladım, o aralar Pentagram’ın, Şebnem Ferah’ın, Özlem Tekin’in, Demir Demirkan’ın, Ogün Sanlısoy’un oldukça popüler olduğu zamanlardı.
O dönemlerin hit albümlerini, muhteşem vokallerini, harika şarkılarını çok iyi bilirim.
Ancak her nasılsa, Ogün Sanlısoy’un 2006 yılında çıkardığı bu efsane albümü kaçırmışım.
Albümün ismi ÜÇ.
Albüm en baştan, en sona o kadar mükemmel ki, inanın burada yazmaya bir dakika bile ayırmaya gerek duymuyorum.
Hemen şimdi Spotify’dan, YouTube Music’ten veya hangi müzik uygulamasını kullanıyorsanız albümü açın ve ilk şarkısı Bilmece ile başlayın.
Albümdeki şu şarkılara da mutlaka göz atın:
Hiç Kimse Bilmedi
Gitme Dönmezsin
Albümün komple şarkı listesi aşağıda:
Biraz Ben:
Aklımın Akışı maillerini size Substack üzerinden gönderiyorum. Aboneler ve hacim arttıkça, Substack “artık ücretli sürüme geçmek zorundasın” dedi. Ücretli versiyonda aylık olarak Substack’e hatırı sayılır bir miktar para ödüyorum.
Bu dert değil, sonuçta seviyorum yazmayı ve yazdıklarımı size ulaştırmayı, miktar da karşılayamayacağım bir miktar değil.
Ancak bu hafta beni durduk yere mutlu eden, insanlığa olan inancımı tazeleyen bir şey oldu. Aklımın Akışı abonelerinden Ertuğrul E., bana buymeacoffee üzerinden 3 kahvelik bir destek atmış.
Yani Aklımın Akışı bültenini yazarak ilk defa para kazanmış oldum :) Buna ihtiyacım var mı? Yok, ancak insanın emek verdiği bir şeyden para kazanması tarifi çok zor bir keyif.
Huzurlarınızda Ertuğrul’a çok teşekkür ederim, miktardan tamamen bağımsız olarak, böyle bir emeğin karşılığı olması gerektiğini düşündüğü için. Beni bayağı gururlandırdı :)
Eğer siz de “Substack giderlerine bir destek de ben atayım” diyorsanız, şuradan lütfen.
Borsanın İzinden içerisinde yeni bir projeye başladım: FIRSATLAR
Buradaki amacım yatırımcıların ve traderların kullanmak için periyodik olarak para ödediği hizmetlere daha az para ödemelerini sağlamak.
Mesela sürekli finans/ekonomi kitapları mı alıyorsunuz, %10 indiriminiz olsun. Sürekli farklı Fintech uygulamaları mı kullanıyorsunuz, çeşitli indirimleriniz olsun. Kalabalıksak, indirimi hak ettiğimizi düşünüyorum.
FIRSATLAR’ı şimdilik sadece Atölye’nin kapalı grubunda ve burada, yani Aklımın Akışı’nda duyurdum. Twitter tarafında henüz yayınlamayacağım. Yani ilk bilenlerdensiniz :)
Hali hazıra içerisinde Sentiment Algo gibi, Finnet gibi, F-Ray gibi, Scala Kitapçılık gibi, Seeking Alpha gibi onlarca finans ve finans ile ilgili uygulamanın/hizmetin indirimi mevcut.
Bence FIRSATLAR sayfasını sürekli görebileceğiniz bir yere koyun ve ara ara bakın. Sürekli yeni firmalar eklemeyi ve işi genişletmeyi düşünüyorum.
Borsanın İzinden FIRSATLAR sitesini şuradan ziyaret edebilirsiniz:
Geçtiğimiz günlerde, efsanevi Trader/Fon Yöneticisi Jim Simons’ı kaybettik. Bu işe yıllarını vermiş her trader gibi, benim için de oldukça önemli biriydi. Ben de kendimce şu yazımla kendisini andım. Lütfen okuyun:
Borsa İstanbul ağırlıklı analizlerimi “Borsa İstanbul’da Ne Olur?” isimli yeni bir kategoriye taşıdım. Artık her Pazartesi, Borsa İstanbul analizlerimi burada toplayacağım.
Şuradan ziyaret edip, “sık kullanılanlara” ekleyin derim.
Aklımın Akışı bülteninin 51. sayısının sonuna geldik.
Tüm desteğin için teşekkürler. Eğer bu bülteni sevdiysen LIKE’lamayı ve aşağıdaki butona basarak yorum yazmayı unutma.
Aklımın Akışı’nın önceki 50 bültenini okumak istersen, şurayı ziyaret edebilirsin.
Eğer Trading ile profesyonel olarak ilgilenmek istiyorsan, Atölyemizi ziyaret edebilir, profesyonel eğitimlerime göz atabilirsin. Tıkla!
Borsanın İzinden BLOG’ta da onlarca yazı/ders/tecrübe paylaşımı ücretsiz bir şekilde seni bekliyor, ziyaret etmek için Tıkla!
Sosyal Medya hesaplarımı takip et: Borsanın İzinden / İbrahim Babadağı Instagram
YouTube kanalıma abone ol: Borsanın İzinden YouTube
Bunlar ve geri kalan tüm linkler, derli toplu şekilde şurada, TIKLA!
Haftaya görüşmek üzere.
bazı yazılarında ortak yanlarımızı gördükçe seni kendime daha yakın görmeye başlıyorum :) tv kanallarını izlememek 4-5 senedir bizimde tamamıyla çıktı hayatımızdan ne yapıyoruz derseniz genelde youtube da çok sevdiğimiz deniz sarı, ramble soul gibi youtuberların gezdiği yerleri izliyoruz haber desen zaten twitterdan muhakkak karşımıza geliyor. ps oynarken daha çok kullanıyoruz tv yi ve kafamızda gerçekten rahat oluyor.
Teşekkürler, ben de 1 yıldır hayatımdan televizyonu çıkarttım. Günlerim çok daha güzel ve keyifli geçiyor. Artık alternatiflerimiz çok fazla.