AA50 | Mükemmel mi, Tutarlı mı?
Mükemmeli hedefleyip bolca engele takılmaktansa, tutarlılığı hedefleyip süreçte oluşabilecek mükemmele imkan tanımak, belki mükemmele ulaşmanın daha garantili bir yoludur.
Biraz Sohbet:
Zaman geçtikçe bir şeyi “mükemmel yapmaya çalışmak” yerine “sürekli yapabilmenin”, o şeyi daha “mükemmelleştirdiğini” anlıyor insan.
Çoğumuzun kafasındaki o takıntılı “mükemmelliyetçi”, ne yazık ki tüm ilerlemenin önündeki en büyük engel oluyor.
“Şurası içime sinmedi, burayı da düzelteyim, böyle olacaksa hiç olmasın, bu sefer de pas geçelim, böyle olmaz” diye diye, sürecin içerisinde düzeltilebilecek ufak tefek aksiliklerin elindeki sopayla dayak yiyoruz.
Sonuç?
“Daha iyisini yapabilirim!” diye çıkılan yolda hiçbir şey yapamadan tükeniyoruz.
O yüzden, mükemmelliyetçiliğin önüne tutarlılığı koymamız gerekiyor.
Aklımın Akışı benim ilk mail bültenim değildi.
Borsanın İzinden benim ilk projem değildi.
Ancak önceki mail bültenlerim, önceki projelerim, her şeyi tek başına, olabilecek en mükemmel şekilde yapma inadım yüzünden beni tüketti, yordu ve hepsi yarıda kaldı.
Potansiyelleri aşırı yüksekti oysa. Ama devamı gelmedi.
Mükemmel mi, Tutarlı mı?
O yüzden, çok uzun zaman önce, mükemmelin önüne tutarlıyı geçirdim.
Yani, ne olursa olsun, yorgun da olsan, moralin kötü de olsa, onu o an yapamayacak gibi de hissetsen, elinden gelenle bir şeyler ortaya çıkarmak, “daha iyisi olmalı” deyip hiçbir şey ortaya çıkarmamaktan iyi.
Bir örnekle gidelim,
Aklımın Akışı bu hafta itibariyle 50. sayıya ulaştı.
İlk başladığında 50. sayıya ulaşacağını düşünüyor muydum?
Emin değilim.
Ancak şu ana kadar 50. sayısına ulaşmış tek mail bültenim ve bu kadar uzun süren nadir projelerimden biri.
Peki neden bu diğerlerinden farklı oldu?
Çünkü "her hafta en mükemmel mail bültenini” hazırlamaya çalışmadım.
Bazı haftalar daha hafif, daha özensiz, daha sakin, daha kısa bültenler hazırladım. Bazı haftalar “geçiştirdim”. Bazı haftalar eski yazılarımdan kopyalar çektim.
Ancak mutlaka ama mutlaka, Cumartesi saat 10:00’da bu bülteni size göndermeye çalıştım.
Tabi ki, zorunlu aralar oldu. Ancak 5-6 hafta dışında, neredeyse her hafta Cumartesi, saat 10:00’da bu bülteni mailinizde buldunuz.
Belki “bu bülten içime sinmedi” deseydim, o bülteni o hafta pas geçseydim, zinciri kopartacaktım. Kopan zinciri tekrar bağlamakla uğraşacaktım, bağlayamayınca “zaten geçen hafta da pas geçmiştim, salla ya, biraz dinleneyim” diyecektim, böyle böyle birbirini düşüren onlarca dinamo, en sonunda bülteni komple düşürecekti.
Halbuki bu sefer, “iyi veya kötü, bir içerik yaz ve gönder” dedim.
Böylece, sürecin devamlılığını sağladım ve bu devam eden süreçte, daha mükemmel bültenler çıkarmak için kendime bir şans, zaman ve fırsat tanıdım.
Yani, mükemmeli hedefleyip bolca engele takılmaktansa, tutarlılığı hedefleyip süreçte oluşabilecek mükemmele imkan tanıdım.
Böyle böyle 50. sayıya kadar geldik.
Beni buraya kadar okuyan, dinleyen, tolere eden, destekleyen herkese BİNLERCE KEZ teşekkürler.
İyi ki varsınız.
Biraz Kitap:
Halil Cibran
Çok seviyorum Halil Cibran’ı.
Sanıyorum okuduğum zamanlardaki bunalımlarıma iyi geldiğinden olacak, manevi olarak çok bağlı olduğum bir yazar.
Ara ara geriye gidip, onu okurken aldığım notlara bakıyorum.
İyi ki onu tanımışım diyorum.
Bültenin bu sayısında, size biraz Halil Cibran alıntıları paylaşacağım.
Sizlere hayatın yaşamak için çok kötü olduğu da söylenmiştir. Ve sizler de, gerçekte ZAYIF kimselerce söylenmiş olan bu sözleri, kendi ZAYIFLIĞINIZ için de dilinize dolayıp, yinelemektesiniz. Ama unutmayın: Alın yazınızı ancak alın terinizle silebilirsiniz
Oysa sizler kumdan kaleler yaptıkça, okyanus sizlere gülmektedir.
Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma. Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de.
"Olur da bir şeylere muhtaç duruma düşerim" korkusu, gerçekte muhtaç durumda oluşun ta kendisi değil midir zaten. Zira mallarınız, yarın onlara ihtiyacınız olur kaygısıyla sakladığınız ve koruduğunuz şeylerden başka nedir ki? Su kaynaklarınız doluyken, susuz kalırsam diye korkulara kapılmak, en giderilmeyecek susuzluk değil de nedir?
Biraz Müzik:
Öyle Bir Geçer Zaman ki - Adamlar
Adamlar çok daha fazla popüler olmayı hak eden, ancak olası yüksek popülaritesinin de kemik dinleyicilerini keyifsizleştireceği nadir müzik gruplarından biri.
Hani, bir ara Metallica çok popüler olup da, Pop kitlesini bile hayran tabanına katınca türeyen “Metallica çok bozdu” abileri vardı ya. Onun gibi :)
Adamlar bence şu an piyasadaki en saf, en orijinal, en güzel Rock müziği yapan gruplardan biri.
Uzun zamandır takip etmiyordum, FadeOut Studios ile bir canlı kayıt yapmışlar, aşağıda Öyle Bir Geçer Zaman ki coverını da, Erkin Koray’a yakın kalitede söylemişler.
Bir kulak verin:
Biraz Kampanya
Bu bülten, Aklımın Akışı’nın 50. sayısı olduğu için, sizlere Borsanın İzinden Atölye eğitimlerinde kullanılmak üzere, 50. sayı özel indirimi tanımladım.
Uzun zamandır eğitimleri almayı düşünen ancak o tuşa basamayanlar için belki bir katalizör olur.
Eğitimi veya eğitimleri sepete ekleyip, indirim kodu girilen yere akliminakisi yazarsanız, %25’lik indirimden yararlanabilirsiniz.
Aklımın Akışı bülteninin 50. sayısının sonuna geldik.
Tüm desteğin için teşekkürler. Eğer bu bülteni sevdiysen LIKE’lamayı ve aşağıdaki butona basarak yorum yazmayı unutma.
Aklımın Akışı’nın önceki 49 bültenini okumak istersen, şurayı ziyaret edebilirsin.
Eğer Trading ile profesyonel olarak ilgilenmek istiyorsan, Atölyemizi ziyaret edebilir, profesyonel eğitimlerime göz atabilirsin. Tıkla!
Borsanın İzinden BLOG’ta da onlarca yazı/ders/tecrübe paylaşımı ücretsiz bir şekilde seni bekliyor, ziyaret etmek için Tıkla!
Sosyal Medya hesaplarımı takip et: Borsanın İzinden / İbrahim Babadağı Instagram
YouTube kanalıma abone ol: Borsanın İzinden YouTube
Bunlar ve geri kalan tüm linkler, derli toplu şekilde şurada, TIKLA!
Haftaya görüşmek üzere.
Elinize sağlık hocam.. bu arada siz de iyi ki varsınız..
Iyi ki varsınız.