AA22 | İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Hızlandı?
İnsanoğlu, tarihi boyunca hiçbir dönem, 20. yüzyıldaki kadar hızlı gelişmedi. Peki, neden 20. yüzyıl diğerlerinden farklı?
Yuval Noah Harari’ye göre, insanlığın gelişiminin hızlanması, şu üç sorunu minimuma indirdiğinde başladı:
Kıtlık
Salgın Hastalıklar
Savaş
Savaş
Sondan başlarsak, savaş dediğimiz şey tüm insanlık tarihinde o kadar baskındı ki, eskiden barış dediğimiz şey, “iki savaş arası yaşanan geçici dönem” olarak adlandırılırdı.
Beylikler, krallar, imparatorluklar, isyanlar, fetihler.
Hiç bitmeyen bir “ötekini mağlup etme” isteği.
Ta ki, nükleer silahlar icat edilene kadar.
Nükleer silahlar, sahip oldukları inanılmaz yokediş gücünün tam karşısında bulunan “kolay kullanım” özelliğiyle, sadece saatler içerisinde çok büyük ölümler getirebileceği için, başka bir deyişle, neredeyse dünya üzerinde insan eliyle kıyamet yaratacağı için, inanılmaz bir “savaş durdurucu” koz oldu.
Savaşların eskisi kadar yoğun yaşanmamasının sebebi, ülkelerin “caydırıcı güç” olarak nükleer başlıklar üretmesi ve hazır halde tutması oldu.
Bunun üstüne, bir de “ekonomi” denilen şey ülkelere “ölümsüz yaptırımlar” sunabildiği için, yani, bu küreselleşmiş ve sürekli paraya muhtaç sistemde ekonomi de bir silah olarak kullanılabildiği için, insanoğlunun savaş iştahı bitti.
Salgın Hastalıklar
1967'de Büyük Çiçek Salgınında, 15 milyon kişi çiçek hastalığına yakalandı, bu salgında 2 milyon kişi öldü.
1979'a gelindiğinde ise, bilimin de yardımıyla ve yaygın aşı kampanyaları sayesinde çiçek hastalığı neredeyse tamamen bitirildi.
İnsanlık artık salgın hastalıklarla nasıl mücadele etmesi gerektiğini öğrendi.
Son dönemin en yaygın salgın hastalığı COVID bile çok fazla ölüme sebep olmadan, hızlı bir aşı keşfiyle ve iyi bir yönetimle bitirilebildi.
COVID gibi, diğer çoğu salgın hastalık, henüz yayılmadan, hatta ortaya çıkmadan tespit edilip yok edilebiliyor.
Kıtlık
1974 yılındaki Dünya Gıda Konseyi toplantısında, önemli bilimadamları bir sunum yaptılar.
Bu sunuma göre, Çin'in 1 milyarı aşkın nüfusunu efektif olarak besleyemeyeceğini belirtildi.
Çin’in nüfusunun çoğu ciddi bir kıtlıkla mücadele ediyordu.
Gıda eşit dağıtılamıyordu, Çin topraklarındaki verim, toplam nüfusu beslemede yetersiz kalıyordu.
Ancak şimdi, 2023’te, aradan 40 yıl geçtikten sonra, bilim ve teknolojinin de yardımıyla, Çin belki de ilk defa 1 milyarı geçkin nüfusunu besleyebiliyor, hatta Çinlilerin önemli bir kısmı obeziteyle savaşmak zorunda kalıyor.
Metrekareye düşen verim arttı, teknolojinin yardımıyla ürünler daha gür, daha büyük, daha verimli oldu, hasat hızlandı, tedarik zinciri kuruldu, ürünler ülke ne kadar geniş olursa olsun eşit hızda dağıtılıyor.
Hümanizm
Yukarıda saydığım bu üç önemli sorun, yani kıtlık, hastalıklar ve savaşlar dünya üzerinden silinirken, insanoğlu hümanizm denen bir felsefeyle, bir duruşla tanıştı.
Hümanizme göre insan ve insanların anlam arayışı her şeyden üstündü.
Eskiden, savaşla, kıtlıkla, hastalıkla savaşmak için insanlar daha üstün, tanrısal bir güce sığınırdı.
Onlara göre başlarına gelen her şey tanrısal, kozmik bir olaydı. Ya doğanın bir cezası, ya tanrının bir eylemiydi.
Bu anlayış hepimize kapalı, sorgusuz bir anlam katıyordu, daha büyük, kontrol edilemez, devasa bir gücün parçasıydık ve başımıza gelen bir şey varsa mutlaka bir nedeni vardı.
Bu anlayış bizi güçsüz, kontrolsüz kılardı, "bazı şeyler elimizde değil"di.
Ancak Hümanizm bize hem güç hem de anlam verdi. Başımıza gelen şeyler üzerinde kontrol gücü sağladı, kendi özgür irademizi ön plana çıkardı.
Böylece kendi duygularımıza göre hayata bir anlam katabilme gücüne ulaştık. Merak edebilmeyi, "bu neden böyle oldu" diyebilmeyi öğrendik, bir adım daha ileri gidecek cesareti bulduk.
Başımıza gelen şeyleri bir üst akıla bağlamayınca, gerisine bakmanın gerekliliği doğdu. Araştırmayı öğrendik. Soru sormayı öğrendik. Anlam arayışımız yüceldi.
Böylece, hümanizm sayesinde gelişim başladı, insanlar kendi potansiyelini keşfetti, bilim ilerledi, teknoloji ilerledi, hayatlarımızı geliştirdik.
Artık günümüzde ilaç bol, gıda bol, enerji bol, hammadde bol.
Ancak halen, insanoğlu ulaştığı başarılardan tam olarak mutlu değil.
İnsan uzaya çıktı, modern ilaçlar keşfetti, devrimler yaptı, ancak hala daha da ilerisini hayal ediyor.
Peki sırada ne var?
Bu soruya haftaya cevap arayalım. Ama öncesinde sizin de yorumlarınızı okumak istiyorum. Aşağıdaki butona basarak yorum bırakabilir misiniz?
Teşekkürler.
Victor Frankl "insanın anlam arayışı" adlı kitabında en zor şartlar ve en büyük acılar altında bile bir insanın yaşamda anlam bulabileceği en büyük şeyin her şeye rağmen kendi hür iradesi ile karar verebilme özgürlüğü ve mücadele ruhu olduğunu söyler. Belki de modern dünyanın bizden farkına varmadan alıp götürdüğü en önemli şey de budur. Hür irademiz ve mücadele ruhumuz olmadan bir "öz"ümüz de olamaz. Belki de artık geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında kaybettiğimiz bu özü yeniden keşfetme zamanıdır bizim için.
Hocam kendi üzerimize çıkaracağımız sonuç coğrafyanın bir kader olmadığı bunu aşabileceğimiz bir de inanç adı altında düşünmeyen sorgulamayan varlıklar olmamamız.